Sinan Hayali Değil Ama Abartı Var Tabii
02.08.2007 Kaynak: Milliyet Gazetesi http://sanat.milliyet.com.tr/detay.asp?id=6722
Prof. Tanyeli’nin, 'Mimar Sinan’ı 1890’lardan başlayarak muhayyel (hayali) bir kimlikle biz inşa ettik’ açıklamalarına uzmanlardan tepki geldi. Bazıları “hayali” değil deseler de Sinan’ın biraz abartıldığı görüşünde
Yasemin Bay
“Mimarlığın Aktörleri” adlı kitabı geçtiğimiz günlerde yayımlanan Prof. Uğur Tanyeli’nin Mimar Sinan’a dair önceki gün Milliyet gazetesine yaptığı açıklamaları tartışma yarattı. Tanyeli, “Mimar Sinan’ı 1890’lardan başlayarak muhayyel bir kimlikle inşa ettik. Oysa öznelliği hakkında tüm bildiklerimiz üç daktilo sayfasını geçmez. Tek malzeme Sinan’ın yapı listeleri. (...) 400’den fazla yapıdan söz ediyoruz. O günün olanaklarıyla bu kadar yapıyı bir mimarın bireysel tasarım idaresiyle gerçekleştirmesi mümkün değil” sözleri karşısında mimarlık tarihi alanında uzman isimler görüşlerini dile getirdiler. Görüştüğümüz isimlerin bir bölümü, Sinan’ın yaratıcılığını yadsımayıp biraz olsun abartılmış olabileceğini belirtirken, diğer bölümü bu sava tamamen karşı çıktı.
'Sinan’ı küçümseyemeyiz’ Mimarlar Odası Türkiye Genel Başkanı Bülend Tuna: Hassa Mimarlar Ocağı’ndaki tüm mimarlar başlarındaki mimarla anılıyor. Dolayısıyla bireyin geri çekilmesi ve Mimar Sinan’ın öne çıkması durumu söz konusu. Ama bu, o dönemin koşulları içerisinde değerlendirilmeli. Mimar Sinan’ın gitmediği yerlere önerilerini nasıl ilettiği konusu tartışmalı. Sinan’ı küçümseyemeyiz. Selimiye, Süleymaniye gibi yapıların Mimar Sinan’ın mimarlığıyla ortaya çıktığını göz ardı edilmemeli. Fakat bir geçmiş arayışı içerisinde olmamız onu biraz abartmamıza yol açmış olabilir.
'Başka isimler de öne çıkacak’ Prof. Dr. Afife Batur : Mimar Sinan’ı ulus inşa etme süreci içerisinde yazdığımız konusuna bütünüyle katılmak mümkün değil. Çünkü Cumhuriyet döneminden önce de Mimar Sinan önce çıkarılmıştı. Öne çıkmasının nedeni, yaptığı binaların listesini bize ulaştırmış olmasıdır. Aslında mimarlık tarihinde birkaç mimarın daha yapı listeleri var. Ama bu araştırmalar henüz emekleme aşamasında. Tabii Kanuni döneminde yaşaması da önemli. Sinan’a gerçekten de hak ettiğinden biraz daha fazla yer verilmiştir, ama bütün uluslarda böyle örnekler var. Bilgilerimiz geliştikçe Sinan daha yerli yerine oturacak, başkaları da öne çıkacaktır. Öte yandan Sinan’ın o yapıların hepsiyle tek başına uğraşmış olması mümkün değil. Ama Selimiye, Süleymaniye gibi büyük yapılarını da unutmamalı. Anadolu’nun herhangi bir yerindeki Sinan yapısı oradaki yerel mimarların izlerini taşır. Ama genel konsept, ana fikir İstanbul’dan gitmiştir.
'Eserleri dâhiliğinin kanıtı’ Cengiz Bektaş: Mimar Sinan’ın çok yakın bir arkadaşı var; şair Sai Mustafa Çelebi. Sinan’ın ona yazdırdığı kendi yaşam- öyküsü var. Orada kısaca hayatını anlatıyor. Ama böyle bir sanatçının hayat öyküsü elbetteki yapıtlarıyla ele alınır. Sinan’ın her şeyi ayrıntılarıyla yazdığı inşaat defterleri vardır. “Bana resmeyleyip yolla” dediği zaman, biz onu, sadece bir plan çizdi yolladı şeklinde yorumlayamayız. Belki de maket yolladı. Çünkü inşaat defterlerinde masraf gösterilenler arasında maket için gerekli malzemeler yazılı. Tabii ki birtakım politikalar etkileyebilir bazı yorumlarımızı. Ama bu toptan yok saymak yahut da masal uyduruldu gibi bir iddiayla tanımlama yapmak için yeterli kanıt değildir. Ortada Selimiye varken Sinan’ın dâhiliğinden kuşku duymak için niye bir neden olsun?
'Muhayyel biri değil’ Prof. Dr. Reha Günay: Osmanlı dönemi içinde birçok mimar var, ama bunların içinde Mimar Sinan öne geçmiş biri. Hayatını incelediğimizde bütün bunların düşünerek yapıldığını, gelişme gösterdiğini ,dolayısıyla onun araştırmacı ve çok iyi bir mimar olduğunu söyleyebiliriz. Mimar Sinan muhayyel biri değil. Üç tane müsvettede kısaca hayatını yazmış ve eserlerinin listesini vermiş. Gelelim bir mimar 400’den fazla yapıyı nasıl yaptı sorusuna. Mimar Sinan Hassa Mimarlar Ocağı’nın başındaki adam. Yani bugün gelişmiş bir mimari büronun şefi. Büroda her proje baş mimarın elinden çıkmaz. O dönemde bugünkü gibi detaylı bir mimari proje hazırlanmıyor. Geleneksel mimari yöntemiyle hazırlanıyor binalar. Yani ana projeyi hazırlayanlar var, ki Mimar Sinan da böyle biri. Ondan sonra da yapı ustaları ya da ikinci derecede mimarlar bu proje üzerine yapıyı inşa ediyorlar.
'Da Vinci gibi bir deha’ Prof. Dr. Nural Gündüzalp: Tüm klasik dönem Osmanlı Türk mimari ürünlerinin Mimar Sinan’a mal edilmesi karşımıza fantezi olarak çıkıyor. Çünkü bir insanın ne kadar usta mimar olursa olsun hepsini denetlemesi dahi mümkün değil. Sinan boşu boşuna dâhi olarak ortaya konmuş değil. Çünkü sadece tasarımla değil mühendislikle de uğraşan biri o. Çağdaşı Leonardo da Vinci gibi. Bizim dahimiz de Mimar Sinan. Biz de onu sembolize ediyoruz. Fakat onca yapıyı Sinan’a mal etmeyelim, bu kadar abartmayalım. Bu çağın üslubudur. Bu topraklardaki mimari kültürün, bütünlüğün bir sentezidir ve Sinan buna bazı projeleriyle önayak olmuştur.
'Onu tarih yarattı’ Prof. Dr. Doğan Kuban: Biz yaratmadık, tarih yarattı Mimar Sinan’ı. Muhayyel kimlik falan değil, biyografisi var. O yapı listesini ben kabul etmiyorum. Bir mimarın bu kadar yapıyı yapamayacağını söyleyeli 30 sene oldu. Mimar Sinan hiçbir yere gitmedi. Edirne-İstanbul arasında dolaştı. Yaptığı iyi binalar belli, nasıl yaptığı belli. Binalar da dünya tarihine geçmiş. Bunun üzerine konuşmaya değmez. Çünkü Mimar Sinan kadar bina yapmış başka adam yok.
Diğer haberler
|