Gücün Simgesi Süleymaniye 30 Mart 2002 Kaynak: Radikal Gazetesi Olkan Özyurt Yerasimos'a göre Süleymaniye, Mimar Sinan'dan çok bir imparatorluğun imzasını taşıyor. İSTANBUL - Stefanos Yerasimos'un 'Kostantiniye ve Ayasofya Efsaneleri' adlı kitabının devamı niteliğindeki yapıtı 'Süleymaniye', Yapı Kredi Yayınları'ndan çıktı. Daha önce Fransızca basılan eser böylece Türkçeye de çevrilmiş oldu. Yerasimos, kitapta Süleymaniye Külliyesi'nin hem Osmanlı İmparatorluğu için ne anlama geldiğini hem de yapılış serüvenini anlatıyor. Kitaba Ara Güler ve Samih Rifat da fotoğraflarıyla katkıda bulunuyor. Yerasimos'la Osmanlı mimarisi ve Mimar Sinan üzerine konuştuk. Osmanlı İmparatorluğu, Ayasofya'yı Bizans'ın gövde gösterisi olarak mı yorumladı da ortaya Süleymaniye Külliyesi çıktı? Evet. Süleymaniye'ye bir imparatorluk ideolojisinin devamı olarak bakmak gerekiyor. Dönemin kaynaklarında bir Ayasofya'yı aşma çabası olduğu yazılıdır. Bunu Mimar Sinan kendi hatıratında da anlatır. Süleymaniye bir imparotorluk yapıtıdır. Çünkü, Sultan Süleyman döneminin en önemli anıtını yaptırmak istemiştir. İmparotorluk ideolojisini anıtsal bir yapıyla göstermek isteyen Osmanlılar amacına ulaştı mı? O döneme göre bakmak lazım. Süleymaniye'nin yapılmasıyla iki amaca ulaşılıyor. Birincisi imparatorluk söylemine uygun olarak anıtsal bir güç gösterisidir. Dönemin önemli tarihçileri Süleymaniye için eski hükümdarların tahtlarının üzerine kurulmuştur diyorlar. Bunun da göstergesi Süleymaniye'nin içindeki dört büyük sütundur. Çünkü bu sütunlardan biri İskenderiye'den, biri de Lübnan'daki Balbek Mabedi'nden getirildi. Bu mabed Müslüman geleneğine göre Hz. Süleyman'ın Belkıs için yaptırdığı tapınaktır. Diğer ikisi de İstanbul'dan alınmıştır. Onlar da Bizans geleneğinden geliyor. Yani Kanuni Sultan Süleyman'ın camii eski imparatorlukların üstüne kuruluyor. Bu, Osmanlı İmparatorluğu'nun hem İslam hem eski imparatorlukların üstünde kurulduğu ve onlara galip geldiği anlamına geliyor. Yani tam bir güç gösterisi. İkincisi Şii'lere karşı Sünniliğin zaferi olarak görülebilir. Çünkü Süleymaniye yapıldığı zaman İran seferleri de vardı. Süleymaniye'yi Sinan ve de Osmanlı mimarisi açısından nereye yerleştirebiliriz? Sinan'ın mimarisinde belki de çok önemli bir nokta değildir. Daha önceki Şahzade ve sonraki Selimeye önemli bir noktadır. Süleymaniye'de genel olarak çok yeni önemli buluşlar yoktur. Ama anıtsal bir yapı ve külliye olarak önemlidir. Sonra, bazı yenilikler vardır. Mesela yan cephenin geliştirilmesi Şehzade'de başlıyor Süleymaniye'de gelişiyor. İstanbul camileri arasında Süleymaniye'de ilk defa önemli bir biçimde içeride mihrabın etrafında büyük İznik çini panoları kullanılıyor. Süleymaniye'deki kubbe Osmanlı mimarisinde daha önce yapılan yapıtlardan daha büyüktür. Osmanlı mimarisinin doruk noktası Sinan kabul ediliyor. Sinan'dan sonra onu aşacak bir mimar niye çıkmadı? Bu anıtsal camiler büyük paralara yapılan camilerdir. Osmanlı'nın gerilemesiyle ekonomi daralıyor. Sultan Süleyman ve Selim döneminde anıtsal mimaride çok önemli adımlar atıldı. Selimiye'den sonra daha anıtsal bir yapı yapmak imkânsıza yakındır. Onun için Sinan'dan sonra tekrarlara gidildi. Sultanahmet ve Yenicami klasik dönemden sonra yapılmış en anıtsal yapılardır. İkisinde de bir tekrar vardır. Ama Osmanlı mimarisi kendini yeniliyor. Nuruosmaniye yeni bir stil arayışının sonucudur. Biz o döneme Barok adını koyduk ama bu ayrıtıyı yapmak anlamında bir espridir. Nuruosmaniye'ye Batı taklidi diyemezsiniz. Osmanlı camileri depreme ne kadar dayanıklı? O dönemde özellikle depreme dayanıklı bir bina yapıldığını sanmıyorum. Ancak sağlam yapılmaya çalışılıyor. Osmanlı camileri arasında en sakat çıkanı Fatih Camii oldu. Çünkü 1766 depreminde tamamen yıkıldı. Ondan sonra devamlı zarar gören hatta 1999 depreminde de yara alan Beyazıt Camii'dir. Depremlerde Süleymaniye'de büyük hasarlar ortaya çıkmamıştır. Bu durum Süleymaniye Camii'nin İstanbul'daki en sağlam binalardan biri olduğunu gösteriyor. Dünyanın Sinan'a bakışı nasıldır. Hem akademik açıdan, hem de sanat tarihi açısından? Asıl amaç büyük Süleymaniye kubbe konusunda Sinan'a ne kazandırdı da Selimiye'de Ayasofya'dan daha geniş bir kubbe inşa etti? Yani asıl amaç büyük kubbe yapmak. Böyle olunca mimarinin özü o kubbe oluyor. Yapıtın bütün diğer öğeleri o kubbeyi taşımak için tasarlanıyor. Selimiye'deki bütün mimari o, daha büyük kubbeyi yapmak için kurulmuş. Benim yaptığım yorum şu: Sinan en büyük kubbe peşinden giderken ve belki de olanları da bildiğinden çok büyük takke kubbe yapılamayacağını ya da çok daha zor yapılacağını anlamıştır. Çünkü kubbe büyüğüdü zaman çok daha büyük payanda koymanız lazım. O zaman da mimari bozuluyor. Kendi kendini taşıyan kubbe koydurmak lazım. Orada mühendislik alanında çok yeni şeyler yapılmıştır. Bunun için gerçekten Sinan'ın yapısıdır. Ve Selimiye'de, yapmak istediği bu büyük kubbe sorununu, dolayısıyla Ayasofya'yı aşmıştır.
|
|||
|